Perşembe, Haziran 25, 2009

bugün buldum!

www.insanokur.org

küçük şeyler

ayça şen'in kitabını alamadım hala. çok aklımda.

yazın neler okuyacağım? başka şeyler de almam lazım. kitap önerileri olan?

iki dergi birden yapıyorum şu an. ikisi bitince biraz ferahlayıp yazlığa gidebilirim gibi. gidemiyorum...

elvin'in tatildeki ilk iki haftası dolmak üzere. dolu dolu geçti. yazlığa gitmedik belki ama antalya tatili vardı. sonra burada ananesiyle lunaparka, benimle bir sürü yere gitti. sıkılmaya vakti olmadı yani.

ayrıca sıkılsa ne olacak değil mi ama? biz küçükkken evde sıkıntıdan patlar, ama bu sebeple kendimize oyunlar icat ederdik, olmadı uçuşan tülleri izler ama of pof demezdik. anamız babamız çıkartırsa dışarı çıkardık işte... kıyameti koparmazdık.

ben yemek kitapları biriktiriyorum, biliyorsunuz değil mi? arada sırada çıkarır bir tarif yaparım kitabın birinden. ama uğurlu mudur, ölçüler bir tek onda mı tamdır, güler abla bu işin asıl piri midir bilemeyeceğim... güler ablanın mutfağından diye bir kitap var bende, yıllar önce aldığım. basit, günlük yemekler, üç beş kurabiye, kek tarifi olan çok sade, iddiasız görünümlü bir kitap. ama sadece ve sadece güler ablanın kitabından yaptığım her şey AŞIRI lezzetli oluyor. bir yerde bulursanız alın olur mu, deneyin, bana da haber verin sonra...

Pazartesi, Haziran 22, 2009

antalya'dan bildiriyorum

aslında döndüm ama başlık güzel oldu:)))))

Antalya, İkoncanlar, Bikiniler

Tam Antalya’ya gidilecek zamanmış. Söylemek lazım, Rixos Sungate deli bir otel. Odanızın önünden havuza girmek süper bir lüks. Ayrıca Eda Taşpınar Rusların yanında sönük bir ikoncan. Hayatımda giymediğim kadar topuklu ayakkabılarla havuz ve deniz kenarında dolaşan kadınlar gördüm, saçlar başlar yapılı, aksesuarlar, pareolar yerli yerinde…

Bir de yanlarında aynen kendileri kadar şık giydirilmiş çocuklar… Nasıl oluyor da oluyor anlamak mümkün değil… Yanlarında bakıcı falan yok. Ama kadınlar ultra şık, çocuklar banyo yapmış, saçlar taranmış, tokalar takılmış, en şahanesinden giydirilmiş. Sanki gerçek değil de bir dergi fotoğrafı gibi gezen uzun bacaklı, sarışın ve topuklu kadınlar ve dünya güzeli çocuklar.

Bizim Türklere gelince, sayıları pek azdı. Henüz Türkler tatile çıkmamış demek. Ama hiçbirinin Rus ikoncanlarla yarışması mümkün değildi. Bir kere kimsede o kadar uzun bacak yok, oradan başlayın, gerisi geliyor. Bir de tabii her zamanki gibi bizim çocukların yemek yesin diye peşlerinde koşturuluyordu. Yok, bizimkiler dergiden fırlamış gibi değildi…

Rus ikoncanlara bakarak şunu söyleyebilirim; deniz kenarında da alabildiğine topuklu giyeceksiniz. Şifonumsu bir elbiseniz olacak. Mayo falan giymek yok, illa bikini. Tek omuzlar almış başını yürümüş. Altı başka üstü başka bikini giyen yok; o moda ya bitmiş ya Ruslar beğenmemiş. Gözlükleriniz illa kocaman olacak, kolunuza bilezik şart. Kalın bir şeyler olmasında fayda var, e tabii bikininizle de uyumlu olacak. Yüzünüzde ciddi bir ifade olacak, bu da hiç bozulmayacak. Öyle insani duygular sergilemek yok, gülmek, gülümsemek falan duruşu bozuyor. Çok dik duracak, öyle sürekli oradan oraya yürüyeceksiniz. Bir kitabınız olacak, güneş kremleriniz, şapkanız, süper bir plaj çantanız. Tamam o zaman…

Yalnız Eda Taşpınar’ı çok da es geçmemek lazım. Geçen gün televizyondaki programını izliyordum. Bir kere içten görünüyor, olduğu gibi. Bunun yanı sıra kendi, bikinilerini yapıyormuş ki çok takdire şayan bir durum. Kimsede olmayan bir şeyleri giymek iyi fikir. Mesela dericilerden yılan derisi almış; bundan bir üst yaptırmış, yanına lastik diktirmiş tamam. Süper şık görünüyordu. Bir de birkaç boxerdan bikini yapmış. Yine kestirmiş biçtirmiş, yanlarına ipler taktırmış. Takdir etmeden geçemedim. Beğendim, on puan verdim.

Tabii herhalde vakit bol kendisinde. Biz burada yaz günlerinde üç beş günlük bir kaçamak yapmak dışında pek vakit bulamıyoruz başka şeylere. Değil bikini yapmak, bikini giymek bile hayal… Evet, yazın gelmesiyle fazla kilolardan benim de şikâyetçi olduğum yıllar geldi işte. Bir doğum günü kutlamasının ardından bikini giymek için birkaç kilo vermem gerektiğini fark etmiş bulunuyorum. Eda Taşpınar’ın benzersiz bikinilerine, Rus ikoncanların topuklu ayakkabılarına ve yürüyüşlerine çok uzak bir gezengende yaşıyorum. Ya da bana öyle geliyor. Sahiden “ayrı dünyaların insanıyız” diye bir şey var.

Onların gezegeninde zannedersem hayat pek keyifli. Bikini yap, alışverişe git, güneş kremi sür. Bizim gezegende hayat pek öyle değil. Olsun, onlar yapsın, biz yazalım. Nihayetinde işimiz bu!

Pazartesi, Haziran 15, 2009

AAAA hemen alayım

EDEBİYAT DÜNYASINI DERİNDEN SARSACAK BİR ROMAN!

Ele avuca sığmayan radyo programlarından, sıra dışı köşe yazılarından, muhtelif televizyon yayınlarından tanıdığımız Ayça Şen, Astronot adlı müzikal çalışmasından sonra son kitabı ile karşımızda…
Ece, yazar olabilmek için her türlü mücadeleye hazırdır: Evini, işini, her şeyini bırakır, annesinin yanına taşınır, parasız pulsuz halkın arasına karışır. Sevgilisinden yeni ayrılmış olmanın verdiği derin acı bile artık romanında kullanılacak küçük bir ayrıntıdan öteye gitmeyecek, yazar olabilmek için çektiği ıstıraplar bununla da kalmayacak, edebiyat uğruna, Vadideki Zambak, Diriliş, Büyük Umutlar ve Anna Karenina gibi, kendisinden daha düşük vizyona sahip yazarların eserlerini “okuma uğraşısı” verecektir.
Ama zorlu şartlar, gelecekte yazım dünyasını derinden sarsacak olan bu fedakâr ve kahraman kadını yıldıracak mıdır? Hayır, bin kere HAYIR!..

Sonunda Türkiye’de (aslında büyük bir rahatlıkla söyleyebiliriz ki, dünyada) saf bir bilinç ile yazılmış, okuyan herkesi derinden etkileyecek, çok “enteresan” bir “roman” yazmayı ve yayımlatmayı başarır!..

Ayça Şen’den “Bir Başyapıt”: HIRS ve CEZA

antalya bekle bizi

bu gece gidiyoruz. doğumgünümüzü orada geçireceğiz (perşembe).

bir yaş daha büyüdüm/ yoksa yaşlandım mı? :)))

güzel bir tatil olsun. yeni yaşım kutlu olsun. yasoooo seninki de şimdiden kutlu olsun...

bloga bakamayacağım ama mailler otomatik geliyor cebe. bir şey diyecekseniz ecearar at gmail.com

görüşmek üzere...

Cuma, Haziran 12, 2009

ne güzel bir fotoğraf...



ben çekmedim... profesyonel bir fotoğrafçının eseri. "canım babam" fotoğraf sergisini duydunuz mu? "canım annem"in babalar versiyonu. istinyepark'ta izlenebilir... onun bursa versiyonunda babam, ağabeyim ve cancan yeğen tibet de yer aldı.

bakmaya doyulmayacak fotoğraflar var... diğer fotoğraftakiler de levent üzümcü ve çocukları:)

ben yoğurt sevmem...

ama belki siz gerçek bir yoğurtseversinizdir:) neşeli bir yarışma var.
Sütaş ile “Gerçek Yoğurtsever Tarifleri Yarışması”


Sütaş, Lezzet dergisi işbirliği ile “Gerçek Yoğurtsever Tarifleri Yarışması” düzenliyor imiş. “Gerçek yoğurtsever benim!” sloganıyla başlatılan yarışmaya tüm Yoğurtseverler tariflerini göndererek katılabilecekler. Tarifler, Yoğurtsever kriterlerine göre değerlendirilecek; yani bol yoğurt içerikli, özgün ve lezzetli tariflerin bu yarışmada kazanma şansları çok yüksek!

Yarışmaya katılabilmek için, Yoğurtseverlerin, kendi özgün tariflerini, bu tarifi hazırlarken kullandıkları Sütaş yoğurt ve hazırladıkları yemek ile beraber çekilmiş bir resimlerini, 1 Haziran - 31 Temmuz 2009 tarihleri arasında göndermeleri yeterli olacak.

Yarışmaya katılım, www.sutas.com.tr adresinden, yogurtsevertarifleri@sutas.com.tr e-posta veya Lezzet dergisine mektup göndererek gerçekleşecek.

hadi bakalım:))))

Perşembe, Haziran 11, 2009

bu ne sıcak...

ben şimdiden bıktım sıcaktan. o yüzden; salondan bir kış görüntüsü yolluyorum size.

Çarşamba, Haziran 10, 2009

kuzu annesinin kitabını okuyor






bunlar mobil fotolardan. üşenip de pcye aktarmıyordum. iyi oldu. bir de böyle bloga aktarınca daha şahane oluyor. ben hep korkarım mesela evin yanıp bütün fotoğrafların yok olmasından. eski bir korku. bu yüzden bloga eklendikçe kimi zaman içim ferahlar...

Salı, Haziran 09, 2009

balkondan manzaralar






birkaç gün oturabildik... şimdi ne sıcak...

esen bir balkon istiyorum:)

Pazartesi, Haziran 08, 2009

ilkokul birinci sınıf son sunumdan fotoğraflar




senin görevin Jim:)





balkondan şu manzaraya bakmak; ayaklarını böylece suya sokarken deniz sesini dinleyip, şu pembe mayolu kuzuya arkadaşlık etmek...

mudanya'dan abla arayışlarına devam. haftanın üç günü kuzu ile ilgilenebilirim diyenler lütfen yazsınlar...

Perşembe, Haziran 04, 2009

küçük şeyler


bursa'dakiler hariç kitaplar gönderildi... benim sağım solum belli değil, işim çok. bursa'daki arkadaşlara da kitapları ulaştırmak istiyorum ama nasıl yapacağım bilemedim, dert oldu bu iş bana...

bir sürü ilan/ dergi işim var. en son yaptığım dergi bu. ben yazdım/ haluk çizdi. dergi 10 bin basılıp firmanın müşterilerine dağıtıldı. biliyorsunuz ama ben yine de tekrar edeyim; her türlü ilan/dergi/broşür/kampanya/fikir yazı çizi işleri olan tanıdıklarınızı bana yönlendirebilirsiniz. freelance olarak, İstanbul piyasasının çok çok altında fiyatlarla çalışıyorum. üstelik bütün işler aynı kalitededir, belki kimilerinden çok daha iyidir:)))

elvin'in son sunumu da bitti. hiç şaşırmadım kedi olduğuna! fotoğrafları yakında koyarım.

hala bir abla arıyorum yaz için, mudanya civarında oturan.

elif şafak/ aşk'ı okuyorum. zor bir kitap. araya başka şeyler katıyorum. erkekler şikayetçiymiş, "elimizde pembe kitap bizi bozuyor" diye. elif şafak röportajında okudum, hay allahım ya, noolur, elindeki kitap pembe olsa yahu, ne kadar korkuyor erkekler simgesel şeylerden, birilerinin onları etiketleyecek olmasından, en azından akıllarından bunu geçirecek olmasından?

Salı, Haziran 02, 2009

YaZ gEldi, HaDi hErkes KitAp oKuSun

yıllar önce her kitabı saklayayım isterdim... alayım alayım biriksin onlar... ama şimdi böyle düşünmüyorum. zaten koca evde bir kitaplığım dahi yok... yazan çizen biri için biliyorum, pek tuhaf bir durum...

eh fazla para da kazandığım söylenemez... okuduğum kitapları başkaları da okusun, iyi fiyatlarla kitap okusunlar diye bazen burada satıyorum. ilk alıcı hep sesil'dir mesela:))) şimdi yine satış vakti. şunu belirteyim, kitapların yüzde doksanbeşi okunmamış kadar sağlam durumdadır. yine kitapların yüzde sekseni bu yıl veya geçen yıl basılmış kitaplardır. tahmin edeceğiniz üere orijinal fiyatları 10-15 milyondan başlayan kitaplardır... ama burada her kitap 5 lira...

siz seçip bana yazın, ben kargoya vereyim, siz sonra havale yapın. bu kadar.
iyi okumalar diliyorum... koyu renkliler gitti bile:)

hande altaylı-maraz

tuna kiremitçi- küçüğe bir dondurma
meral ceylan- şükür defteri
üstün dökmen- empati
melih cevdet anday- bir defterden
nazım hikmet- piraye'ye mektuplar 2
ülkü köksal- batı gözüyle türkiye
alphons- bütün giritliler yalan söyler
g. altshuller- ve birden mucit ortaya çıktı
orhan pamuk- masumiyet müzesi
gramsci- çocuklarıma mektuplar
kelli collins- sağlıklı yaşam için 501 öneri
serkan duru- sen dünyaya bir armağansın
lawrence sterne- duygu yaşamı
julian barnes- limon masası
seyit göktepe- defter ve çikolata

üstün dökmen- küçük şeyler 4
daniella steel- iyi bir kadın
lily prior- çıldırtan koku
klas mellander- öğrenmenin gücü
michelle paver- sürgün
dr. ercan kumcu- krizler, para ve iktisatçılar
fatih özbey- çocuk eğitimindde yapılan hatalar
demet stinger- karnımda biri var

üstün dökmen- deniz kabukları
aytül akal- ay kaç yaşında?
ahmet yorulmaz- ayvalık'tan cunda'dan
zeynep serhan- bisikletle hayal turu

ahmet yorulmaz- ayvalık'ı gezerken
hasan özkılıç- gönlümün şirazesi bozuldu
adil maviş- son sigaram (sigara bıraktırma kitabı, cdli)
esin acıman- erkek doğmak, adam olmak
john grisham- masum adam
cüneyt ülsever- hisarüstü cinayetleri

arif nihat dursun- mezat
regine scheider- erkekler değişir mi?
michale ogden- ya şimdi ya da hiç
arda uskan- güle güle bebeğim
selma fındıklı- vardar rüzgarı
ahmet şerif izgören- moks
jeffrey moore- sinestezya

süper ötesi bir indirim


markafoni'de bugün süper ötesi bir indirim var...
miss sixty gözlükler yüzde 80 indirimli.

350 liralık gözlükler 69 veya 99 lira. ben fotoğrafını gördüğünüz gözlüğü kaptım hemen.... zira uyduruk bir iki gözlüğüm vardı. açıkçası bir ihtiyaçtı da... ve çok ucuza bir şey almanın mutluluğu ile güne başlıyorum...

hala ve hala üye değilseniz siteye girip beni referans gösterebilirsiniz. sonra derhal alışverişe... sizin vasıtanızla üye olanların ilk alışverişinden 10 liralık kuponlar kazanmak da cabası.

benim ilk kuponum tanyatino'mdan gelmişti.. canım benim; hala da alışveriş yapıyor o da zevkle...

Pazartesi, Haziran 01, 2009

müzik kutusu, ev ve abla

* bir evde bu kadar eşya olabilir mi? ara ara delirtiyor beni ev. sahiden... dört büyük torba ıvır zıvır çöpü boyladı ama ııh, olmadı. içim dışım eşya gibi hissediyorum, hatta onları kusacakmışım gibi. bana biri lazım, eve gelecek, benimle oda oda vakit harcayacak, beraber torbaları dolduracağız, ben hafifleyeceğim, o hafifleyecek. hatta bu işi yaparken birer kadeh şarap içeriz, sakin sakin atarız, gerilmeyiz. ben çünkü, gergin gergin yapıyorum bu işi. attıkça artıyorlarmış gibi geliyor. halbuki tam tersi olması lazım...
* yaz geliyor ya, bana bir "abla" lazım. mudanya'da oturacak, beş dakikada bize gelecek, bunu haftanın üç günü falan yapacak. kuzuyla oynayacak, ödev yapacak, havuza girecek. başka da bir şey yapmayacak. var mı tanıdığı olan?

* jason mraz dinliyorum bu ara. nefis. çalışırken hele, süper oluyor...

* kuzunun sınıfta bir melih var. boyu uzun, havalı saçlı:) elvin'in şu sıralar en sevdiği erkek ismi "melih". o derece yani. doğumgününde elvin'e dünyanın en romantik hediyesini almış. bilmem, belki annesi seçmiştir, ama olsun, hediye başucuna koyup da hayallere dalınmayacak gibi değil. bir müzik kutusu... üstünde barbie'msi trendy bir bebek, dönüyor. müzik harika. çok sempatik bir hediye, beni neşelendirdi:))